Üsküp’te Caz ve Sonbahar

Hem Balkanlara olan ilgim hem de annemin doğum yeri olması nedeniyle Üsküp en çok görmek istediğim şehirlerden biriydi. Üsküp’e gitme planları yaparken bir yandan da 40. Üsküp Caz Festivali‘nin tarihlerinin açıklanmasını bekliyordum. Tam da planladığım tarihlere denk gelen festivali MuzikNews sitesi için takip etmek üzere festival organizasyonuyla iletişime geçtim ve kısa bir süre sonra festival yönetiminden akreditasyon talebimin onaylandığına dair bir e-mail aldım.

Festivalden bir gün önce geldiğimiz Üsküp bizi tatlı serin bir sonbahar havası ve Vardar’ın nefes kesen manzarasıyla karşıladı. Ertesi gün festivalin yapılacağı, Vardar nehri kıyısında yer alan Devlet Opera ve Bale binasının ofisinde organizasyondan Simona’yla buluşup kendisinden basın dosyası ve davetiyelerimizi teslim aldık.

Makedonya Opera ve Bale binasının önündeki lounge alanında akşamın ilk ışıklarıyla hareketlenme başladı. Erken gelen ve içkilerini yudumlayıp sohbet eden izleyicilerin tatlı heyecanı, soğumaya başlayan havayı ısıtıyordu.

Bina girişinde aşı sertifikası soruluyordu ve maske takma zorunluluğu vardı. Fuaye girişinde organizasyonun sponsoru NLB Bank’ın trompet figürlü anahtarlıkları hediye ediliyordu ve festivalin hatıra ürünlerinin satıldığı bir stand, onun yanında da jazz plaklarının satıldığı bir stand mevcuttu.

40. Üsküp Caz Festivali Mats Gustafsson‘un performansıyla açıldı. Doğaçlamaya dayalı performanslarıyla bilinen İsveçli free jazz saksafoncusu Gustafsson, solo albümlerinin yanı sıra pek çok farklı sanatçının kayıtlarında ve konserlerinde yer almış, İskandinav caz camiasının önemli isimlerinden biri.

Mats Gustafsson, saksafon ailesi üyelerini kullandığı ve enstrümanın sınırlarını aşan seslerden örülü doğaçlama performansıyla konserinde izleyiciyi âdeta ormanda geçen bir hikâyenin içine çekti.

Gecenin ikinci konserinde, Malezya doğumlu New Yorklu sanatçı Linda May Han Oh (bas) ve kendisine eşlik eden Fabian Almazan (piyano), Ben Wendel (saksafon) ve Eric Doob (davul) sahnedeydiler.

Şu anda Pat Metheny Quartet’te bas çalan Linda May, Caz Gazetecileri Derneği tarafından 2018’de “Yılın Basçısı”, 2019’da “Yılın Basçısı” ve “Yılın Sanatçısı” seçilmiş. Konserde kontrbas’ın yanı sıra electric bas da çalan Linda May‘in performansında, dörtlü içerisinde basın işlevsel yürüyüşleri ve standart caza selam çakan pasajların yanı sıra özellikle doğaçlamalarda avangard yönü öne çıkıyordu. Parlak kariyerlere sahip dörtlünün performansı, festivalin damakta tat bırakan konserlerindendi.

Festivalin ikinci gününde Tania Giannouli Trio konserini izledim. Festivale Yunanistan’dan katılan ekipte piyanist Giannouli’ye Andreas Polyzogopoulos (trompet) ve Kyriakos Tapakis (ud) eşlik ediyorlardı.

Tania Giannouli, bir liderden beklendiği gibi performans boyunca doğru zamanlamalarla diğer enstrümanlara pas atarak ekibin ve seyircinin konsantrasyonunu yüksek tuttu. Andreas Polyzogopoulos‘un trompet sololarında kendimi Akdeniz açıklarında bir gemide hissettim. Kyriakos Tapakis‘in udu, renk enstrüman olmanın ötesinde yer yer groove’un lokomotifi olarak bizi Doğu Akdeniz’in renkli kıyılarında gezdirdi.

40. Üsküp Caz Festivali’nin üçüncü gününde bu kez Yordan Kostov Ensemble konseri için Makedonya Opera ve Bale binasındaydım. Bu konser, ekibin SJF Records tarafından yayınlanan yeni albümlerinin canlı prömiyeriydi. Aynı zamanda besteci ve aranjör de olan Makedon sanatçı, balkan ezgilerinden çok uzaklaşmadan free caz sularında dolaşıyor. Keman, saksafon, gitar, bas, davul, flüt gibi çok sayıda enstrümanın yer aldığı topluluk minimalist bir müzik sergiliyor. Konserin bir yerinde kendimi, 60’lı yıllarda bir Saykodelik Rock topluluğunu dinliyor gibi hissettim.

2 davul, 2 bas, alto ve tenor saksafon ile trompetten oluşan Avusturyalı grup Shake Stew, festival programının en yüksek enerjili konserlerinden birine imza attı ve seyirci tarafından uzun süre alkışlandılar. 70’lerin polisiye filmlerindeki araba kovalama sahnelerini andıran heyecanlı, dinamik ritmler ve kıvrak melodiler… Shake Stew sahnede, biz seyircilerse koltuğumuzda dans etmeden duramadık. Ekibin genel olarak uyumu, şarkıların düşüş ve yükseliş noktalarındaki senkronizasyonları mükemmeldi. Farklı disiplinleri ve ritmleri aynı potada erittikleri müzikleri ilham verici.

Festivalin kapanış konserinde merakla beklediğim Roberto Fonseca vardı. Grammy adaylığı bulunan Kübalı piyanist/besteci Robert Fonseca, piyano-bas-davul üçlüsüyle çıktığı sahnede disiplinlerarası eklektik bir müzik ziyafeti sundu. Afro-Kübalı köklerinin renk ve enerjisi hem müziğine hem de sahne performansına yansıyordu. Davulcu Ruly Herrera‘nın doğaçlamadaki yaratıcı ataklarını seyirci alkışla ödüllendirdi. Doğallık, içtenlik ve profesyonelliği ustaca birleştiren üçlünün konseriyle 40. Üsküp Caz Festivali, damaklarda leziz bir tat bırakarak kapandı.

Özgür ÖGÖZ
ozgurogoz@gmail.com

(Fotoğraflar: Tatjana Rantasha)